Üç Boyutlu Cennet

God said:

Kıyıyı turluyorsunuz sevdiklerim. Cennetin Göllerinde, sandalla veya kanoyla -- çok yakınındasınız kıyının. Kıyıdasınız hemen hemen. Lakin henüz bilmiyorsunuz bunu. Kaybolmadınız. Sadece nerede olduğunuzu şaşırmış durumdasınız. Dışına çıkın o sandalın. Karanlık bile olsa bulacaksınız üç-boyutlu som Cenneti.

Üç boyutlu sıfatını gerçeklik manasında tellafuz ediyorum, kendi eviniz kıldığınız kesif Yeryüzü anlamında değil. Ki gerçekliği ışıktır Cennetin. Işığın sizi ellerinde tuttuğundan, sizi taşımakta olduğundan asla emin olamamaktaydınız. Işığın ağırlıksız olduğunu ve özünüzün de ışıktan ibaret olduğunu fark ettiğinizde Cennetin sizi taşıyabileceğinden de emin olabilirsiniz ki gerçekten taşır. Sizi destekleyenin Yeryüzünün ağırlığı olmadığını anlamıştınız şimdiye kadar.

Yeryüzündeki mineraller değildir sizi destekleyip taşıyan. Ve ayaklarınızın altındaki toprak da değildir bu. Ve omurganız da değildir. Dünyanın bedeni de değildir bu, ne de sizi sarmalayan fiziksel bedeniniz. Sizi tutmakta, taşımakta olan görünmez bir Yaşam Gücüdür. Sizi yaratan Kaynak size dayanak oluşturup taşımaktadır da. Bu kuvveti ışık olarak adlandırabiliriz Biz ve de sevgi olarak. Herhalükarda sevgi-ışığının huzmeleri gücünüz, kuvvetinizdir. Buna eşdeğer başka hiçbir şey yoktur.

Bakışlarınız Cennete yükselsin. Sizin içinizde olan ve içinizden görmekte olan o şeyi yükseltmeniz gerekir. Gözlerinizi yakından uzağa doğru taşıyın, ta ki uzak kalmayana, sadece sevgili ve aziz olan görünene dek. Bu arada görüşünüze, zihninizin bakış açısına, yüreğinizin bakış açısına da pratik yaptırın. Gözleriniz karanlık olarak gördüğü şeylerin içine nüfuz etsin. Gözleriniz parlak olsun, yüreğiniz ve zihniniz de uzak görüşlü. Ayakkablarınızdan ötesini görmelidir gözleriniz. Köşeden ötesini görmelidir onlar. En uzaktaki ufuk çizgisinin ötesini görmelidir gözleriniz.

Ufuk çizgileri olmazdı, eğer onların ötesinde daha güzel şeylerin manzarası bulunmasaydı. Ufuk çizgileri Cennetten gelen bir Alarm Düdüğü gibidir sizi uzak kıyılar gibi görünen yerlere çağıran lakin çok yakındadır onlar, çok yakın. Çok yakınsınız.

Her zaman Cennetin Sularında yelken açmıştınız. Serap olan o tekneydi. Ve şimdi yüreğinizde; Hakikat Kıyılarındaki bir yanılsama olan o tekneden dışarı çıkmaktasınız. Bu sıçrayışın uzun ve yüksek olduğunu düşünüyorsunuz ve böyle olduğu halde aslında pek de bir sıçrayış değil bu. Aslında sizden hiçbir şekilde bir şeyleri gizlememiş olan bir tülü aralamak gibidir bu. Dokunun ona, buharlaşacaktır. Bu yanılsama sadece bir sisten ibaretti. İçine daldırın parmağınızı.

Sis düdüklerini dinlemiştiniz sevdiklerim. Sisin yol açtığı yanılsamaya inanmıştınız. Hatta daha büyük bir yanılsamaya da inanmıştınız. En büyük yanılsamayı deneyimlemiştiniz.

Yanılsamanın bizzat tatbikçisi olmuştunuz. Bir yanılsama uzmanı haline gelmiştiniz. Bunu çalışmanız haline getirmiştiniz. Mikroskop altında incelemiştiniz onu. Ve lakin sınırlı bir mikroskobun altında dahi sınırsızı görmeye muktedir olabilirsiniz. Kıyılarının olmadığını görebilirsiniz. Elbetteki gözlerinizin şu anda odaklanmış olduğundan ötesini görebilirsiniz. Bir kez olsun yukarı bakın, sevdiklerim, görmekte olduğunuz mevcut şeyleri destekleyeni, onu taşıyanı görün. Bir bakın şimdi. Gelin, size göstermekte olduğum yere bakın. İşaret ettiğim yeri görüyor musunuz? Sevgimin kollarını takip edin ki onun ötesindeki şatoyu göreceksiniz ve göreceksiniz zaten onun içinde yaşamakta olduğunuzu.

Translated by: Engin Zeyn...

 

Your generosity keeps giving by keeping the lights on