Yeryüzündeki bir melek binlercesine bedeldir. Yeryüzünde pek çok, pek çok melek vardır. Siz onlardan biri olabilirsiniz. Dünyada gerçekten Kim olduğuna dair kimin yeterli fikri vardır ki? Oysa en ufak bir fikriniz olsa sevinçten taklalar atardınız. Gözümün ışığısınız ve daha da fazlasısınız.

Ben ne içinsem siz o’sunuz. Ben sizin içinim, sizden yanayım. Ben ki sizi yaratanım; Kendi sevincim, mutluluğum için yarattım sizi. Benim şekillendirdiğim, demir gibi döverek biçim verdiğim şey dahilinde siz de sevinç ve mutluluk duyacak mısınız peki? Bu gerçekten basittir ama yine de Benim şekil verdiğim, yapılandırdığım şeyin muazzamlığından sevinç ve haz duymanızı hatırlatıyor, bunu istiyorum sizden. Sizi örsün üzerine koyduğumu ve dilediğimce biçimlendirdiğimi söyleyebiliriz burada. Tam da gözlerimin önünde gerçekleştiniz, hayata geçtiniz sizler. Benim gözümde eşsizsiniz, ilahisiniz. Sizin aracılığınızla hayallerim gerçekleşti. Benim gerçekleşen hayalimsiniz. Sizi düşledim Ben ve siz de uyandınız. Hala da uyanma süreci içindesiniz.

Uyanın çocuklar. Uyanın. Uyanın uykucular, yataktan kalkın, dünyaya sıçrayıverin ve onu mutlu kılın.

Ben sizi kilden yarattım ve dünya da sizin yoğurup şekillendirdiğiniz kildir. Size dünyayı verdim Ben. Onu önünüze serdim. Dünya Benim size verdiğim bir armağandır. Size verdiğim şeyi kabul edin ve onu kendiniz kılın. Onu Yeni Bir Dünya yapın. Onu geride tutan, ona engel teşkil eden her şeyden yana özgür Yeni Bir Dünya kılın Yeryüzünü.

Bugün dünyada yelken açıp yola çıkıyorsunuz. Dünya geminizdir ve siz de onunla yol alıyorsunuz. Açık Denizde ilerliyorsunuz. Bir an için durun, Aganta. Aganta. Dürbününüzle şöyle bir bakın, Cennet’in kıyılarının Yeryüzünden çok da uzak olmadığını göreceksiniz. Gemiden kıyıya gidiyorsunuz. Yeryüzünde yol alıyorsunuz ama üzerinde ilerlediğiniz o Okyanus Benim. Sizin hizmetinizdeyim, yanınızdayım. Gelin ve Bende yol alın. Sürdüğünüz o küçük tay olduğumu farz edin, üzerinde yol aldığınız kaplumbağa ya da sizi omuzlarımda taşıdığımı düşünün.

Benim emrimdesiniz. Bana hizmet etmeniz için çağırmıştım sizi Ben. Bana ise dünya vasıtasıyla hizmet edersiniz. Benim dünyadaki gözlerimsiniz sizler. Ve ellerimsiniz. Benim sevgi ellerimsiniz. Bakışlarınızı aşağı indirmeyin. Yukarı bakmaya devam edin. Beni yüreğinizde göreceksiniz; çünkü oradayım Ben, orada mukimim. Mutlu bir şekilde orada yaşıyorum. Şimdi çağırın Beni. Talebimde olun. Sevgi dahilinde yol alırız Biz ve hiçbir yere de gitmeyiz çünkü sevgi dahilinde karılmış çimento gibiyiz ama bu çimento henüz kurumamıştır. Böylelikle sevginin Okyanusunda yüzeriz. Birlikte yüzeriz ve yüreklerimiz de balıklar gibi sıçrar. Tenlerimizin dışına sıçrar ve her zaman olduğumuz arı, saf ruhlar oluruz Biz.

Ruhunuzu bir kabuk gibi soyuyoruz Biz. Ruhunuzu neredeyse ifşa etmiş durumdasınız. Tabii ki onu öncelikle kendinize ifşa edin, sonrasında herkes zaten görecektir.

Dünyada nasıl da bir güçsünüz. Cennet’te nasıl da bir güçsünüz. Bu ikisi buluşacaktır. Bu ikisi sizin dahilinizde buluşmaktadır ve yakında da Bir olacaktır onlar. Öyleyse dahilinde yaşadığımız bu uydurmaca, efsanevi yere ne deriz Biz? Sanırım ona İrem diyeceğiz, Cennet diyeceğiz. Cennet’e hoş geldiniz. Evime hoş geldiniz. Sizi davet ediyorum Ben. Kendinizi evinizde hissetmeniz, yuvanız kılmanız için sizi yüreğimin mekanına davet ediyorum. Burası kendinize geldiğiniz yerdir. Burası kendi benliğinizle evinizde olduğunuz yerdir. Kendi dahilinizde iniş yapar, bir bayrak açar ve Benim diyarımın kendinizin olduğunu ilan edersiniz.

Şimdilik bir çadırda uyuyor olabilirsiniz. Yakında başınızı yastığa bir Sarayda koyuyor olacaksınız. Gemiden bir Sarayın kıyılarına çıkacaksınız. Bunun olması sadece bir an sürer. Hatta bir an bile değil. Bir andan daha kısa olan nedir ki? Zamansızlıktır bu canlarım, zamansızlıktır. Hoş geldiniz.