İnsan olacak denli cesursunuz sizler. Cesaret ister bu. İrade ister, istek ve yürek ister. Cesaret yürek demektir. Yürek olmadan kimse cesaret sahibi olamaz.

Bazen kendinizi bu koca Dünyada evi, yurdu olmayan bir avare gibi hissediyorsunuz. Dünyadayken genellikle karanlıkta, önünüzü görmeden kararlar almanız gerekiyor. Dünyadayken kararlarınızı entelekte bağlı kalmadan yüreğinizle vermeyi öğreniyorsunuz. Entelekt, ne istemeniz ya da neye sahip olmanız gerektiğini ölçüp tartabilir ama yüreğiniz bunu ister mi acaba?

Öte yandan gelip geçici isteklerle yürek arasındaki farka vurgu yapmam gerekiyor. Yüreğinizin istedikleriyle egonuzun ısrar ettiği şeyler arasındaki ayrımın farkında olun. Bir şeyi istiyor olmanız bu isteğin yüreğinizden geldiği anlamını taşımaz. Kendinize karşı iyi olmak demek düşkünlük göstermek demek değildir.

Dünyayı ziyaret etmekle ne denli cesur olduğunuzu söylerken ne demek istediğimi anlıyor musunuz? Ego her an üzerinize atılmak için hazırdır. Egonun ihtiyaçları muazzamdır ama yanlıştır bunlar.

Bir parça kek daha yemeyi çok fazla istiyor olabilirsiniz. Ama bu yürek midir gelip geçici bir istek midir acaba? Ya da ego mudur? Peki bunun gerçekten yürek mi, gelip geçici bir heves mi yoksa tahripkar ego mu olduğuna kim karar verecek? Burası net değildir işte.

Bir dükkanın vitrininde gördüğünüz o güzel elbiseyi istiyorsunuz. Ona sahip olmak için can atıyorsunuz. O elbiseyi almak sizin için çok fazla şey ifade ediyor. Yeterli paranız yok, ancak müthiş bir heves duyuyorsunuz. O elbiseye ihtiyacınızın olduğuna ve mutluluğunuzun buna bağlı olduğuna kendinizi ikna edebilirsiniz. Elbiseyi kredi kartı ile alabilirsiniz. Ama sonrasında onu hiç giymeyebilirsiniz de. Size yakışmamıştır belki, ama illa ki ona sahip olmanız gerekmiştir. Elbise gerçekleştirmek istediğiniz bir hayali temsil etmiştir; lakin o elbiseyi satın almak bu hayalinizi gerçekleştirmemiştir işte. Belki de o elbiseye ihtiyaç duyan maskelenmiş bir ego söz konusudur. Ego ise sizi asla tatmin etmeyecektir. O sahte bir gurudur.

Muhtemelen dünyadaki herkes sadece hayal kırıklığına uğrayacakları hayallere para harcıyordur. Tüm reklamlar sizi bir reklamı satın almak yönünde teşvik etmektedir. Satıcılar sizi kendi ürünlerini almaya teşvik etmekte ve ne denli harika şeyler olursa olsun hiçbir alışverişin gerçekleştiremeyeceği vaatlerde bulunmaktadırlar size. Özlemimiz ise herhangi bir ürünün size verebileceğinden çok daha derindeki bir şeyler içindir halbuki.

Heveslerinizi hiç gidermeyin demiyorum Ben size. Sadece bunları hayatınızın gidişatı haline getirmeyin, bir yaşam biçimine dönüştürmeyin. Her zaman kendi hikayelerinizi satın almayın siz.

Hayaliniz bir Kraliçe olmak da olabilir; siz de bir Kraliçe haline gelirsiniz. Bu eylem ya da oluş hali ise sizin umduğunuz cevhere sahip değildir. Özlem duyacak çok daha tatminkar, çok daha doygunluk veren bir şeyler vardır.

Ben-merkezcil ihtiyaçlar genellikle egonun ihtiyaçlarıdır. Bir tatminsizlik duygusu içindesinizdir ve bu duyguyu azaltmanın çaresini arıyorsunuzdur. Mutluluğunuzun egonun göz alıcı renklerle kaplı ihtiyacını gidermeye bağlı olduğundan eminsinizdir.

Kendinizi yanlış yönlendirmişsinizdir. Bunu her zaman yapmayın. Neyin ne olduğunu daha net anlamak yönünde bir taraftar olun siz.

Yanlış yönlenmiş olmanız eskiden hayırlı bir şeydi çünkü bu neyin aptalca, neyin sahte olduğunu görmenizi sağlıyordu. Öyleyse deneyimlerden ders alın ve onları tekrarlamayın. Ah, ama hayatta nasıl da tekerrür halindesinizdir. Daha kaç kez canlarım? Mutluluk dolu anları dahi budalalıktan yaşamamış olabilirsiniz sizler.

Giysilerinizin hepsi dolabınıza sığmıyorsa tek çözümün daha büyük bir dolap almak olduğunu düşünebiliyorsunuz! Dolabınızın tıka basa dolduran o giysilerden bazılarını ihtiyaç sahiplerine vermekse aklınıza gelmeyebiliyor pek ala. Halbuki biriktirmekte olduğunuz o dolaplara epey para dökmüş durumdasınız ve onlardan ayrılamıyor gibi görünüyorsunuz sizler.

Eski düşünce biçimlerini bırakın. Yenilerine yer açın siz.