Heavenletter # 5494 Altın Yığınları
Tanrı Dedi ki:
Umutsuzca yakarışlarınızı duyuyorum. “ Sevgili Tanrım, Tek ve eşşiz Allahım, sana derinden bağlıyım, nasıl oluyorda böyle derin bir çaresizlik hissediyorum? Nasıl oluyor da Dünyadaki en mutlu kişi olamıyorum? Neler oluyor ya da yolunda gitmeyen şey nedir? Darmadağın olmuş gibi görünen bu dünyada pejmürde bir insan olarak kendimi yaşadığım bu zamanda ve gelecekte kaybolmuş gibi hissetmekten yorulmuş bir haldeyim. Sıradan ve günlük karmaşalar yerine hayatın güzelliklerine, mucizevi olaylarına ve sana yakın olmaya nasıl konsantre olabilirim?”
Sevgili evlatlarım, siz değişiklikten korkuyorsunuz. Ayaklarınız yere sağlam bassın istiyorsunuz, henüz dünyanın güvenli bir yer olduğunu düşünmüyorsunuz. Dizleriniz titrer bir halde yeryüzünde ne yaptığınızı sıklıkla merak edip duruyorsunuz. Çoğu zaman aklınız başınızda değil. Aklınız başka yerlerde ama bu başka yerlerin neresi olduğunu da bilmiyorsunuz. Adına korku diyebileceğiniz bir yerde yarı zamanlı yaşıyor gibisiniz.
Neler oluyor? Sanki nehirde yüzmekte olan bir sal üzerinde gidiyor gibisiniz. Bir yerlerden geldiniz ve şimdi de başka bir yere doğru gitmektesiniz. Yokuş yukarı gitmiyorsunuz ama suyun kaynağına doğru, sanki hayatın sizi sürüklüyor olduğu yere doğru gidiyor gibisiniz. Neler olduğunu soruyorsunuz. Sevgililer, hayat oluşuyor.
Bir çeşit güvenlik sertifikası talebiniz var gibi. Yazılı bir garanti görmek istiyorsunuz. Barışın ve duygularınızın tam olarak anlaşılmasının artık sadece sözlerde kalmayıp şimdi ve daima gerçek olmasını istemektesiniz. Asla tekrar sarsılmak istemiyorsunuz. Rüzgarda savrulup uçan ve sonra yere düşüp kaybolup giden bir yaprak olmak istemiyorsunuz. Hayatı algılarken tereddütlü davranır ve tepkilerinizi buna göre verirseniz, hayatınızın güvenilmez olaylara ve dünyanın bu güvenilmez olaylara verdiği tepkilere bağlı olduğunu düşünmeye meyledersiniz. Bu şekilde hayatı kendinizden uzakta tutar ve bir şekilde bu yaptığınızın doğru olduğunu düşünürsünüz.
Doğal olarak nasıl ve ne zaman kendine güvenen ve rüzgarlar estiğinde yalpalamayan kişiler olabileceğinizi soruyorsunuz. Evet, verdiğiniz reaksiyonlar sizin yalpalamanıza sebep oluyor. Kendinizi dışında tutmaya çalıştığınız dünya ya o kadar da bağımlı değilsiniz.
Söylediklerime nasıl güvenebileceğinizi sorgulayıp duruyorsunuz. Size konfor ve teselli sunmak istediğimi düşünüyorsunuz. Çünkü hala size sunduklarımın spekülatif olmasından korkuyorsunuz. Söz vermeyi bir teklif zannediyorsunuz. Sözlerin yalnızca verilmiş sözler olarak kalmasından endişe duyuyorsunuz. Güvenmek istiyorsunuz, ancak hala verilmiş sözlerin gerçek olabileceğine güvenmiyorsunuz. Evet, enazından yaşamınız boyunca güvenebileceğinizi düşünmüyorsunuz. İnancınız zayıf.
Hayata dişiniz ve tırnağınız ile tutunmak ve ona güveniyor olmak için can atmaktasınız. Gerçek şu ki, Bana, hayata, herkese ve her şeye karşı güveniniz kah azalıyor kah artıyor. Kendinizi tehlikede hissediyorsunuz. Şüpheler sizi sarmaya devam ettikçe her şeyi en kötü tarafından ele alıyorsunuz. Sevgili evlatlarım, bu nedir? Neden bu kadar ihtiyatlı ve savunmacı bir şekilde davranıyorsunuz? Bu kocaman dünya hiçbir zaman sizin inciniz olmadı ki. Hem siz hem de Dünya kendi düş kırıklıklarınızla yüzleşmekten hoşlanmıyorsunuz. Siz olmak istediğiniz kişi değilsiniz. Dünyaya , hayata, Bana, sağa sola bağırıp durabilirsiniz. Kendiniz hariç herkesin ve her şeyin hayal kırıklıkları ile uğraşmak kendi hayal kırıklıklarınıza bakmaktan daha kolaydır. Ben sizin hiç kendinizi küçümsemenizi ve aşağılarda görmenizi ister miyim? Hayır, hayır bunu hiçbir zaman istemem. Siz kendinizi göçük bir vaziyette hissettiğinizde kendinizi dağılmışlığa, hayata kötümser bakmaya mahkum eder umutsuzluğun dertli çanını çalar durursunuz.
Cesaretsiz yüreğinizi cesaretlendirecek ve sizi yukarılara taşıyacak olan o yüce eli nasıl da seversiniz. Beyaz atının üzerinde gelip sizi çekip alacak ve sonra altın yığınlarının üzerine fırlatacak bir kahramanı nasıl da arzularsınız.
Sizin algılama ve idrak seviyenizden bakıldığında hayat güvenli görülmemektedir. Tehlikeli görülmektedir. Her an bir logar deliğinden aşağı düşebileceğinizi düşünüyorsunuz.
Hayatın, hakkınız olan mutluluktan farklı bir şeymiş gibi durduğu görülmekte. Katı ve değişmez bir tarzda, hayata onu kucaklanması gerekli bir şeyden ziyade uzağında durulması gereken bir şeymiş gibi şaşı gözlerle bakıyor olabilirsiniz.
Kabul edin, yavaş öğreniyorsunuz.