Heaven #3561 Ormandaki yürüyüşünüz
Heaven #3561 Ormandaki yürüyüşünüz
Tanrı dedi ki:
Her yeni güne, hayata yabancıymışsınız gibi başlıyorsunuz bir bakıma; öyle ki gelip geçen her olayı, yada söylenen şeyleri birer mihenk taşı addediyorsunuz; bunlar sizin için çok büyük önem taşıyor; görünürdeki şeyler sizi adeta şaşkına uğratıyor, sanki hiçbir öngörünüz ve bilginiz yok, hayata ve onun sunduklarına dair hiçbir deneyime sahip değilsiniz, borsada ilk kez bir düşüş deneyimliyorsunuz adeta.
Borsa tabirini burada bir metafor olarak kullanıyorum canlarım. Bir alanda meydana gelen en ufak bir olumsuzlukla kendinizi kıyamete maruz kalmış gibi hissediyorsunuz; sanki bu sizin için yeni bir şeymiş gibi, sanki başınıza hayatla olan tüm bağlantınızı koparacak bir balta düşmüş ve küçücük bir darbeyle perişan olup çöküyormuşsunuz gibi. Tüm bu olup bitenler, siz hayat ormanından geçip giderken küçücük bir dal parçasının size çarpmasıdır aslında. O dal parçası da masumdur, siz de masumsunuzdur. Lakin bunu çok büyütürsünüz. Hayatın gösterime koyduğu şeyleri tekrar tekrar büyük mesele haline getirirsiniz; bunları kişisel olarak alırsınız. O küçük dalların her bir darbesi sizi dizlerinizin üzerine çökertir ve yoksunluk içinde olduğunuz kanaatine varırısınız. Burada sizin bir hatanız olmalı, en azında anlayışınızda bir yanlışlık olmalı.
Bir noktada, sanki size çarpan her bir dalın üzerinde adınız yazıyormuş gibi olup biten her şeyi anlamak zorunda olduğunuz fikrine sahipsiniz. Orman, ormandır. Dal, daldır. Dallar insanlara çarpar, onları çizerler bazen. Burada felakete uğramanızı gerektiren bir şey yoktur. Ağaç dalları, ormanlardan geçenlere her gün çarparlar. Bu durumu biraz daha doğal algılayabilirsiniz. Bir ormandan geçerken olup bitenler sizi şaşırtabilir ama sizi azaltmaz, küçültmez. Olaylar aslında hiçbir şeydir. Oldukları gibidir onlar.
Ormanda attığınız her yanlış adım sizi tepe taklak etmez. Çukurlar birer çukurdur sadece. Birer tuzak düzeneği değildir bunlar. Sizin sıkıntılarınız ve hüsran halleriniz karşısında ellerini ovuşturup mutluluktan zıplayan zalim adamlar yoktur. Hayatta olup bitenlere yönelik olarak belki biraz daha akademik bir yaklaşım sergileyebilirsiniz. Bir gölün sularına akseden suretinize hayranlık beslemek zorunda olmadığınız gibi küçük çırpıntılar bu yansımayı gölgelediği ve muğlak hale getirdiği zaman da kendinizi paylamanız gerekmez. Kendinize kızmayın ve hayatın da size kızdığını düşünmeyin. Ormanın içinde belirli bir toplantı durumu süregitmektedir sadece, ne fazlası ne de azı.
Olup bitenler sizi hedefliyormuş gibi görünebilir ama böyle olması gerekir mi acaba? Hayatınız gerçekten neye bağlı? Herkesin içtenliğine ve takdirine mi? Sizi kendinizden başka en çok kim hayal kırıklığına uğratmıştır ki? Tahammül edemediğiniz sizin kendi hayal kırıklığınızdır. Hiç kimse sizi düş kırıklığına uğratmamıştır. Bu yapan sizdiniz. Kendinizi ayırıp parçalayan sizsiniz. Hangi sebebe istinaden bunu yapıyorsunuz?
Ben bunu yapmam. Öncelikle sizi bir araya getirir, bütün kılarım. Sizi asla parçalara ayırmam. Yarattığım şeyi ayrı parçalar halinde kılmam. Sizse her şeyi çok ciddiye alıyorsunuz, kendinizi çok ciddiye alıyorsunuz; bunun yerine Benim sevgimi ciddiye alın.
Dünyada yer verip de sizinle olan tüm bağımı koparmadım Ben. Her ne olursa olsun her zamanki denli biri birimizle bağlantı halindeyiz, biri birimize bağlıyız Biz. Bizim “Bir”liğimiz açısından hiçbir şey olup bitmemiştir, başınıza hiçbir şey gelmemiştir. Dünya hayatı Bizim aramıza giremez. Hiçbir şey Bizim “Bir”liğimize müdahil olamaz. Her ne yaşayacaksanız bu, yaşadığınız bir şeydir sadece. Onu yaşayacak, içinden geçip gideceksiniz ve bir noktadan sonra içinden geçmek zorunda kaldığınız, yaşamak zorunda olduğunuz hiçbir şeyin mevcut olmadığını göreceksiniz; tüm bunlar ormandaki yürüyüşünüz sırasında duyduğunuz seslerdir sadece.
Çeviren: Engin Zeyno Vural

