Please read the Guidelines that have been chosen to keep this forum soaring high!

HEAVEN #2640 Kalbin mantigi daha farklidir

HEAVEN #2640 Kalbin mantığı daha farklıdır 16 Şubat 2008

Neyi algıladığınız sizin algılama şeklinize bağlıdır. Nerede olursa olsun, ne olursa olsun, içinde bulunduğunuz vadi veya üzerinde durduğunuz yüksek tepeye istinaden algılarsınız. Çok tabii olarak da ancak bulunduğunuz yerden görebilirsiniz. Bulunduğunuz yerin bakış açısından görülebildiği kadarını görürsünüz. Neyse ki, hangi tepede ya da çukurda bulunursanız bulunun görüşünüzü, dolayısıyla da bakış açınızı genişletebilirsiniz. Tam önünüzde olanı görmekten fazlasını yapabilirsiniz. Gözün görebileceğinden de ötesini görebilirsiniz.

Görüşünüz, kitlelerin ya da herhangi birinin görüşünün etkisiyle körleşmek mecburiyetinde değildir. Bir seviyede doğru olan bir başka seviyede doğru olmayabilir. Göreli hayatta, hakikat nereden baktığınıza, hangi anahtar deliğinden gördüğünüze bağlıdır.

Evet, gözünde canlandırabilen, tahayyül ve tasavvur edebilen bir zihne sahip olabilirsiniz, mamafih zihninizin ve hatta en zeki, en mantıklı zihnin görebildiğinden de muazzam bir şeye sahipsiniz. Yüreğe ve ruha sahipsiniz, zihnin kibiri yüzünden pek sık sağır olmak durumunda kalsalar da nihayetinde zihninizden de yüksek sesle konuşur onlar.

Zihniniz, kanıtlar, belgeler arayan araştırmacı gazeteci gibidir. Araştırmacı gazeteci için hakikat mantık, belge ve delillerdedir. Araştırmacı gazeteci aklınız keskindir, bundan şüphe duymayın. Ya kanıt bulur veya bulmaz o. Sınırlı görüş açısı nedeniyle her nasılsa araştırmacı bir gazeteci de erken pes eder bazen.

Bünyesinde araştırmacı gazeteci barındıran kimsenin önsezileri de vardır. Önseziler, yüreğin ve ruhun ortak eseridir, bazen onlara kulak verilir bazen de verilmez. Bir hikayinin sıcak takibini yapan bir gazeteci mantıksal olarak önünde duran deliller ve somut unsurlar nedeniyle önsezilerini göz ardı edebilir.

Yaptığım bu gazeteci benzetmesindeki önsezi kavramı kalbi temsil etmektedir; karanlıkta da görebilen, belirli bir kuralı ya da kaideyi takip etmeyen, ne kadar zeki olursa olsun o gazetecinin aklının da algılayamadığı, farkemediği şeyleri görmek için özgür bırakılması gereken kalbi temsil etmektedir o.

Mantığın kuraları, kalbin diyarında işe yaramazlar. Mantığın kuralları burada uygulanamazlar.
Mantık ikna etmekten hoşlanır. Onun kanıtları vardır. Araştırmacı gazetecinin zihniyetine göre bir şey ya mantıklıdır ya da değildir. Eğer mantıklı değilse, gazeteci notlarını çöpe atar ve yeni bir hikayeye başlar. Gazeteci, masum kalbin görebilidiği veya dayanak aldığı şeylere karşı şüphecidir.

Mantıklı bir zihin şöyle söyleyebilir, “Bu insanı sev, şunu sevme.”

Ve kalp de çığlıklar atabilir: “Senin dediğini sevmiyorum ben. Kendi sevdiğimi seviyorum. Senin dediğini sevmem için listeler dolusu nedenin var, fakat sevmiyorum ben. Senin dediğini neden sevmem gerektiğini söyleyen binlerce sebep gösterebilirsin. Senin söylediğin her bir sebei ben de görebilirim ve yine de öbürünü sevebilirim. Ve şu anda sevdiğimi sevmemem için de yine binlerce sebep gösterebilirsin, fakat aklımı çelemezsin. Kendimi sevgi konusunda ikna edemem ben. Sevgimi iradeyle yönlendiremem. Sevginin ne olduğunu biliyorum ben.”

Bu durum Benim örnekleme yapacağım bir haddededir; çünkü gazeteci, mantıki zihniyetin standartları çerçevesinde kalbin her zaman haklı olmadığının kanıtlarına sahiptir. Zira daha sonra kalp de fikrini değiştirebilecektir. Fakat kalp, zihnin takip edemeyeceği diyarlara erişir. Zihin sırf şunun doğru bunun yanlış olduğunu söylediği için kalp yanılgıya düşer. Mantık bir yere kadar gidebilir.

Akıl ve kalp farklı dilleri konuşurlar. Kalbi istediğiniz kadar mantıksız bulun, kalp, gazetecinin takip edemediği farklı bir lisanı bilmektedir. Gazetecinin lisanını da o çarpan kalp takip edemez.

Göreli dünyada bile, ruhlar dünyanın itham edip suçlu bulduğu keşiflerde bulunurlar bazen, çünkü bu keşifler kabul edilen mantıki değerler tarafından desteklenmiyordur. Bu mantık yoksunluğu ise zaman içinde kimi diyarların mantığı haline gelmiştir. Mesele, Kristof Kolomb dünyanın bir ucundan yola çıkmış, dünyanın etrafını dolaşmış ve o kadar yol kat edip Amerika’dan geri dönmüştür.

Çeviren: Engin Zeyno Vural :wub: