Heaven #3670 Yıldızları dünyaya saçın
Tanrı dedi ki:
Gelin, başınızı kaldırın ve gözlerime bakın. Dengim olun. Zaten olduğunuz şey olun. Size düşen kapalı kapılar ardına saklanmak değildir. Kalbiniz gizlenmek için değildir. Gizlenen bir kalp zayıf bir kalptir. Sağlam kalpli olun ve o dolaptan dışarı çıkın. Kalbiniz görülmek, hissedilmek ve tanınmak içindir. Sizinki dünyanın birlik yaratan, bir araya toplayan kalbidir. Kalbiniz dünyanın çınlayan daveti olsun. Kalbiniz içinde yaşadığınız dünyada sevginin lideri olsun.
Ne olabileceğinizi söylemiyorum Ben size. Ne olduğunuzu söylüyorum. Olduğunuz şey olun. Gerçek kendiniz, aslınız olun. Parmaklarınızın ucunda ürkek ürkek gezindiğiniz kafidir artık. Şimdi devasa adımların sırasıdır. Şimdi ileriye sıçramanızın, dünyanın ritmini ve hızını belirlemenizin zamanıdır. Bebek adımlarıyla yürümeyin artık. Kainatı bir uçtan diğer uca upuzun adımlarla geçin ve onun gerçek renklerini kendisine ifşa etmesini sağlayın. Dünyayı muhteşem kılın. Dünyanın muhteşem olduğunu, harikulade olduğunu bariz kılın. Tüm ihtişamıyla onu ifşa etmeniz için sizi bekliyor dünya. Kendinizi tüm ihtişamınızla ifşa ederek bunu yaparsınız. Kızgınlıklarınız, hoşnutsuzluklarınız kafidir artık. Tatminsizliğiniz kafidir. Kendinizi inceleyip gözlemlemeniz ve tekamülün hangi noktasında olduğunuza yönelik sorgulamalarınız kafidir artık. Kendinize yeterince odaklandınız. Kendinizi bulmak adına kendinizi kaybediyorsunuz halbuki.
Ben nasıl bir hizmetkarsam siz de hizmetkarsınız. Hizmet etmek, fayda sağlamak için varsınız. Hizmet etmek aşağılayıcı bir durum gibidir, ama yüksektir o, yüksektedir. Hizmet ederken kendinizi unutursunuz. Hizmet ederken, bünyesindeki herkes için huzur ve rahatlık arayışında olan dünya haline gelirsiniz, Yeryüzündeki herkes siz olursunuz. Herkesin burada, Yeryüzünde bulunmaya hakkı vardır ve herkesin Benim ışığımı yayma hakkı vardır, hatta herkes bundan mesuldür. Işığımı dünya üzerindeki insanlara yansıtırken, elbette ki siz de aydınlanır, ışığa bürünürsünüz.
Sizin ışığınızı parlak kılmaya, onu iyice ışıldatmaya uğraşıyorum şimdi, bunu istiyorum. Rahat bir koltukta oturduğunuz kafidir artık. Bırakın kalbiniz harekete geçsin ve dünyadaki insanları rahatlatsın, onlara huzur versin. O insanlara oturacakları rahat bir yer verin.
Ben zaten size güzel bir dünya verdim, şimdi onun camlarını iyice bir temizleyip parlatın ki Benim gördüklerimi herkes görsün; bunu istiyorum sizden. Eğer görmek istiyorsanız camları temizleyin. Ama camları da sırf kendiniz için temizleyemezsiniz. Gün ışığının ya da temiz camların mülkiyetine sahip değilsiniz ki; size düşen ışığı dünyaya dağıtmak. Öncelikle dünyanın sizin bulunduğunuz köşesine ve dünyanın sizin bulunduğunuz köşesinden… Işık zaten kendisini dalga dalga yayacak, uzaklara iletecektir. Bulunduğunuz yerden başlayın siz. Başlayın.
Eğer loş bir odada yaşıyorsanız perdeleri açın. Gün ışığını içeri alın. Işığı bilinçli olarak her yana gönderin. Pencereleri açın ve bırakın temiz hava dünyanın her bir köşesini doldursun.
Kendinizi sevdiğiniz takdirde sevgi vermekten başka bir şey yapamazsınız. Sahip olduğunuz tek şeyin sadece sevgi olduğu, vermek zorunda olduğunuz tek şeyin sevgi olduğu gerçeğini idrak edersiniz. Sevgi gerçekten de her şeydir. Tek şeydir. Sevginin bir zerresi bile sevgidir sonuçta. Eğer ayaklarınızı ıslatmak zorundaysanız öyleyse ayaklarınızı size miras kıldığım sevginin tüm zerreleriyle ıslatın. Sevginizi, yıldızları dünyaya saçarcasına saçın etrafa. Yıldızları gök kubbeye doğru saçtığınız gibi. Her bir yıldızı öpüp de dünyanın mümkün olan en uzak köşelerine fırlattığınız gibi. Kol kaslarınız gelişecek ve yıldızları gittikçe daha uzaklara saçacaksınız, gözün göremeyeceği denli uzaklara. Zaten görmeniz gerekmiyor ki. Sadece etrafa saçmanız gerekiyor.
Çeviren: Engin Zeyno Vural