Heaven#4767 Varlığınızın ihtişamı
Tanrı dedi ki:
Kendinizi benim gözümle görseniz dünyadaki en mütevazi insan olursunuz. Dünyadaki en mütevazi insan olursunuz; çünkü süse püse, ilave hiçbir şeye ihtiyacınızın olmadığını bilirsiniz. Eski püskü, sönük olduğunuzu düşünmeseniz boyaya, cilaya niye ihtiyacınız olsun ki?
Ego da buraya kadardır canlarım.
Varlığınızın ihtişamını bilseniz övünmeye, gururlanmaya ne gerek olur ki?
Tevazu farz ettiğiniz bir şey değildir. Tevazu; yoksunluktan, dolayısıyla daha fazlası için farz edilen bir gereksinimden muaf, yalın halinizdir sizin. Kendi gücünüzü, kudretinizi bilseniz kenedinize daha neyin ilave edilmesini isterdiniz ki?
Kendinizi bilseniz, daha hangi vasıfları edinmek isterdiniz acaba?
Mavi rengi tanıyorsanız, biliyorsanız, biliyorsunuzdur. Bu durumda başka sorgulamalar yapmanız gerekmez. Mavi renkle ilgili sorulara cevap verebilirsiniz.
Mavi renkle ilgili olarak hiç kimseye soru sormanız da gerekmez. Teyit almaya, onaya ihtiyacınız olmaz. Ne de dikkatiniz maviye takılıp kalır. Mavi sizinle emniyettedir, sizinledir o. Geriye soracak ne kalmıştır ki?
Kendi hakikatinizin farkında olsanız; imrenti, doyumsuzluk, kıskançlık nereden dayanak bulur o zaman? Ortaya çıkmaları için ne gibi bir sebep olur?
Kendi hakikatinizin farkında olmadığınızda ise sizi ne tatmin edebilir, size ne doygunluk getirebilir ki?
Kaç tane pırlanta kafi gelirdi? Dünyadan alacağınız ne kadar bir sevgi bu açlığınızı giderirdi ya da ne kadar süreyle giderirdi acaba? Bildiğinizde, yani öyle bir fikir sahibi olmak gibi değil de gerçekten bildiğinizde; dünyada, daha fazlasına sahip olmanız gereken başka ne olabilirdi acaba? Daha başka neye ihtiyacınız olurdu?
Avucunuzun içinde Varlığın kendisine sahip olsaydınız o avucu başka neyle doldurmayı tasavvur edebilirdiniz ki?
Tüm dünya önünüzde diz çökse bu, sizin Tanrı farkındalığınızın yüzde birinin yüzde biri kadar bile etmez. Tüm dünya eğilse önünüzde; bu sizin kendinize ve birliğin doğuştan hakkınız olduğuna dair farkındalığınızın, Tanrı’ya yakınlığınıza olan farkındalığınızın binde biri etmez. Maddesel olanla İlahi olan arasındaki farkı bilirsiniz o zaman. Maddesel olanın da tadını daha çok çıkarırsınız ama ona bağlı, bağımlı olmazsınız. Bir çocuğun plastik boncuklarla oynamanın keyfini çıkarması gibi tüm dünyanın tadını çıkarırsınız. Altın ya da teneke sizin için fark etmez, çünkü neticede bunların hepsi bir yanılsamadır. Hakikati kucakladığınızda dünya size çok daha paha biçilmez gelir ve siz de kendinizi ondan ve henüz hikayenin tamamını bilmeyenlerden yana daha mesul hissedersiniz.
Her şeye sahip olduğunuzda vermek de tabii bir şeydir. Hiçbir şeyden mahrum kılınmadığınızda bir başkasından neyi esirgeyeceksiniz ki?
İnanç kelimesinin ne anlama geldiğini bilirsiniz, ama inançtan daha ötesini yaşarsınız. Bilirsiniz siz. Yüzeyde her ne olursa olsun her şeyin iyi ve hayırlı olduğunu bilirsiniz. Dünyanın size güvence vermesine, rahatlatmasına ihtiyaç duymazsınız. Siz eminsinizdir. Bilmeniz gereken her şeye sahipsinizdir. Aslında zaten biliyorsunuzdur da.
Okuyup yazamasanız da bu fark etmez. Kayıp uzuvlarınız bile olsa bu, sorun yaratmaz. Kör ve sağır olup da gözün görüp kulağın işittiğinin çok ötesini algılayabilirsiniz. Tıpkı Hakikat, Sevgi ve Bilgelik kelimeleri gibi, Tanrı’nın Çocuğu sözü de sizin için yeni bir anlam kazanır.
Şu an için bazı ya da çoğu çocuğum için olduğu üzere hiçbir şey sizi tatmin edemiyor; çünkü doyumsuz bir haldesiniz ve doyum kazanmaya muktedir bir durumunuz yok. Harici dünya bu doygunluk gereksiniminizi gideremez. Dünyada kök salmış bir halde, hep daha fazlasını arıyorsunuz ama dünya bir başına sizin içinizdeki boşluğu dolduramıyor. Bu yap-bozun çok temel bir parçası kayıp sizde. Aslında o parçaya sahipsiniz ama kaybediyorsunuz, çünkü onu kendinizin olarak görmüyorsunuz.
Çeviren: Engin Zeyno Vural