Heaven #4487 Okyanus, gerçekleşmemiş mutlulukları vaat eder
Tanrı dedi ki:
Hayata dair görüşleriniz, kanaatleriniz var, bunların bazıları son derece ışıklı, aydınlık bazıları ise pek de öyle değil. Hayatın karanlık taraflarının gerçek olduğunu söyleyebilirsiniz. Onlar sizin gördüğünüz kadarıyla gerçektir ve hayatın karanlık unsurlarının da –siz onları öyle gördükçe- sizi aşağı çektikleri doğrudur.
Aydınlık unsurların da sizi yücelttikleri, size enerji verdikleri ve tüy gibi hafiflemenizi sağladıkları da aynı derecede doğrudur. Peki hangisini yeğlerdiniz siz? Taş kadar ağır olmayı mı, tüy kadar hafif olmayı mı? Hangisini seçerdiniz? Hangi tercihiniz sizi kolayca Cennet Bilincine yükseltirdi acaba? Her gün ve muhtemelen pek çok kez taşı veya tüyü seçiyorsunuz. Tercihiniz neyi dayanak alıyor? Bunun gerçeklik olduğunu söylüyorsunuz.
Dünyada kuş tüylerinden çok taşların, kayaların bulunduğunu söyleyebilirsiniz.
Ağırlıktan yana olup da kuş tüyünün hafifliğini küçümsemek konusunda neden kendinizi bu denli borçlu, neden bu kadar mecbur hissettiğinizi merak ediyorum. “Evet, kuş tüyleri mevcuttur ama kayalar zemine daha sağlam otururlar. Kayalar daha sağlam, daha dayanıklıdır. Kuş tüyü o kadar da önemli, yeri olan bir şey değildir. İnsanı yukarıya kaldırmayacaktır onlar,” diyebilirsiniz.
Böylelikle de kanaatiniz sizin gerçeklik dediğiniz şeye doğru ağırlık kazanır.
Olgular ile Hakiki Gerçeklik bir ve aynı değildir. Olgulardan yana olun isterseniz ve buna gerçekçilik deyin, ama bu sizi nereye götürür ki? Olgusal olun. O taşlar, kayalar sizi aşağıda tutacaktır. Sizin gerçeklik dediğiniz şey sizi aşağıya çeker, aşağılarda tutar ve bulunmaktan pek hoşlanmayacağınız bir yerde saplanıp kalmanıza yol açar. Gerçeklik dediğiniz şeyi seçmekle kendinizi olduğunuz yerde tutmak açısından çok iyi bir iş yaparsınız. Bulunduğunuz yerden ayrılarak yeni bir yerlerde başlangıç yapmak iyi bir Gerçeklik testi olurdu.
Yapış yapış bir balçığın içindeyken dışarı çıkmayı istemez misiniz?
Eğer o balçığın içinde kalmak istiyorsanız bu sizin özgür seçiminizdir. Şu andan bulunduğunuz noktadan ayrılmayı tercih ediyorsanız da eğer, sizi bu yolculuğa çıkaracak benimseyeceğiniz başka düşünceler vardır. Sizi heves uğruna yapılan bir uçuşa değil canlarım bir seyahate çıkaracak düşüncelerdir bunlar.
Size şunu sorayım: Eylemsiz kalmak ya da yeni yerlere gitmek şeklinde iki seçenek sunulsaydı, daha önce yaptığınız seçimleri yapmaya sizi ne sevk ederdi, ya da yeni bir seçim yapmaktan sizi ne alıkoyardı acaba? Gerçekten, ama gerçekten bazı müphem hakikatlerin uğruna aynı akışı, aynı döngüyü sürdürmek ister miydiniz?
Açık Denizlere yelken açma şansınız buradadır işte. Bunu reddeder miydiniz?
Evet, size bir harita verilmediği doğrudur. Size garanti de verilmez. Size seçenek verilir.
Şu anda tutturduğunuz yoldan şikayetçiyseniz ve yine aynı yolu seçiyorsanız ne yapıyorsunuz peki? Neyi seçiyorsunuz siz?
Işıldayan her şey altın değildir, bu doğru. Aynı şekilde ele aldığımızda, sizi tenekeye mahkum olduğunuzu düşünmeye sevk eden nedir acaba? Altın da teneke kadar gerçektir.
Evet doğru, garanti yoktur. Sonu kesin belli bahisler yoktur.
Meselenin emniyet olmadığı hiç aklınıza gelmiş midir acaba? Kendinizi olduğunuz konumda, aynı şekilde tutmak alışıldık gelebilir ama bu emniyet ile aynı şey değildir. Sizin istediğiniz gibi bir garanti yoktur. Fakat fırsatlar vardır. Evin bir köşesindeki sallanan sandalyede oturmak sizin için en iyi seçenek değildir her zaman.
Burada söylediğim şey başka güzergahlara gitmesi için de hayata şans vermenizdir. Hayatın da bir nehir gibi akmasına izin verin. Hayatın sularında yüzün ve korkmayın. Yüzücüler yüzmeyi öğrenirler. Yüzebilsinler diye korkularını bırakmayı öğrenirler. Kıyıda durmak size kıyının mutluluğunu verir. Okyanusta gezmek ise size gerçekleşmemiş mutluluklar vaat eder.
Çeviren: Engin Zeyno Vural