Heaven #4477 Tanrı Algısı
Tanrı dedi ki:
Kainattan daha enginsiniz. Kainat sizin bünyenizin dahilinde. Her şey sizin bünyenizin dahilinde, sizin içinizde. Ben sizin bünyenizde, dahilinizdeyim! Ne kadar engin, ne kadar büyük olabilirsiniz acaba? Ve nelerden mahrum, nelerden yana eksik kalabilirsiniz?
Kendi üzerinizde bir şaka kurguluyorsunuz. Siz kendinizi Süper Fare yapmaya çalışıyorsunuz! Bir devden çok daha kudretli olan sizlerin hoşuna etrafta Süper Fare olarak dans edip koşuşturmak gidiyor. Kendi üzerinize kurguladığınız bir şaka değilse bu, başka nedir acaba?
Kainat’ın tüm gücü, Cennet’in tüm gücü ve Benim tüm gücüm, kudretim sizin derinliklerinizde.
Sizse kendinizi maskeleyip gizliyorsunuz. Dünyayı aydınlatan güneşten daha parlak bir ışık saçtığınız halde spor salonlarında kas yaparak oflayıp pufluyor, boynunuzu kollarınızı mücevherlerle dolduruyorsunuz. Güneşin tek bir ışık huzmesini bile yansıtsanız kendinizi tabii ki şanslı hissedeceksiniz, dolayısıyla kendiniz Işık olduğunuz halde mevcudiyetiniz üzerinde ışık yaratmak, aydınlık oluşturmak üzere etrafta dolanıp duruyorsunuz. Yani burada öyle rahat rahat, ciddiyetsiz bir şekilde Dünyanın Işığısınız falan demiyorum Ben. İşin aslı Dünyanın Işığı, sizin olduğunuz Işığın Tamlığıyla, Bütünlüğüyle karşılaştırıldığında denizde bir damladır sadece. Bu arada kendinizi Süpermen ya da Süper Fare olarak görmeniz hedefe yaklaşmaz bile.
Olduğunuzu sandığınız şeyden çok daha büyüksünüz.
Muazzam beygir gücüne sahip bir arabasınız ama mahallenin etrafında saatte 10 km. hızla dönüp duruyorsunuz.
Son model, muhteşem, lüks bir arabasınız ama siz kendinizi akülü bir golf arabası suretine bürümüşsünüz. Kainatın güçlü lokomotifisiniz siz; bundan da fazla, bundan çok daha fazla ve çok ötesiniz.
Şimdi lütfen başınızı yukarı kaldırın, omuzlarınızı şöyle geriye atın ve Kim olduğunuzu bir idrak edin. Canlarım, kendinizi pas geçmiştiniz siz.
Bu Heavenletter sizi yüksek, yüce ve kudretli falan yapmak için değil. Kendinize ve -beklentileriniz açısından yetersiz kalan, gözünüzde yeterince değer bulmayan- çevrenizdeki diğer insanlara yönelik kanaatlerinizi daha sağlıklı kılmak için. Aslında bu iş böyle yürür. Kendinizi nasıl görürseniz başkalarını da o gözle görürsünüz.
Kendinizi sınırlı, yetersiz görüyorsunuz dolayısıyla başkalarında fark ettiğiniz şey de bu. Beni yansıtan sizler biri birinizin üzerine küçük LED flaşlar yakıyor ve böylelikle hemen hemen her şey ve herkes hakkında karanlık, flu bir fotoğraf çekiyorsunuz.
Ah yeni bir bebek, görme yetinize bir süre de olsa bir ışık, bir aydınlık getiriyor. Ama tabii ki burada asıl olarak sizin görme yetinizden söz etmiyoruz. Burada sözünü ettiğim yetiye algı diyebiliriz aslında. Tanrı Algısı diyebiliriz ona. Benlik Algınızla aynı şey olan Tanrı Algınızı açalım. Evet, Tanrı Benliğinizin Algısına açılın artık.
Güç, Kudret ve İhtişam sizin dışınızda bir yerlerde değildir. Sizin içinizdedir bunlar. Tüm güç ve güzellik, tüm o harikalar sizin içinizdedir. Saklamak niye canlarım? Gözlerden saklamak ve kendinizden saklamak niye?
Siz Benim Hilkatımsınız ama Ezeliyetin ve Ebediyetin Tanrısına yurt olan sizler hayatın yüzeyinde birkaç kırıntı bulmaya uğraşarak etrafta koşuşturup duruyorsunuz. Köşede oturup elmalı payını yiyen masal kahramanı çocuk gibisiniz (Little Jack Horner); siz de baş parmağınızı havaya kaldırıp “Aman da ne iyi çocuğum,” diyorsunuz.
Ya da koşulduğu ağır arabayı çeken bir öküze benziyorsunuz, gözleriniz ayaklarınızın altındaki toprakta; ne sağa, ne sola ne de yukarıya bakıyorsunuz, başınız eğik. Süper Fare olmaktan mutluluk duymanıza şaşmamak lazım.
Boş verin artık ve sadece Tanrı’nın Evladı olun siz, çünkü kaderiniz bu şekilde tayin edildi. Yukarı bakın ve kendinizi Benim Gözlerimin Işığı ile görmeye başlayın. Dolayısıyla da öyle olun.
Çeviren: Engin Zeyno Vural