CENNET#1967 Rahmet, Olgunlaşmış Elmalar gibi Mart 25, 2006
Tanrı dedi ki:
Elmalar yere düşer, kutsamalar da sizin üzerinize. Sonbahar yaprakları gibi pek çok rahmet vardır yeryüzünde. Rahmet, bahar yağmuru gibi yağar üstünüze. Ayaklarınızın dibinde rahmet birikintileri vardır. Kar taneleri gibi düşer üzerinize inayetler, herkese yeter. Ağaçlardan yere düşer olgunlaşan elmalar. O tatlı rayihaları, rüzgar onları size taşımadan önce ve hatta düştüklerini görmeden önce de erişir size. Çevrenizde girdaplar yaratırlar, içinize çekersiniz rayihalarını ve bilinçlerini; dikkatinizi verseniz de vermeseniz de. Siz tüm bunlardan muhtevasınız.
Kutsama düşünceleri kendi içlerinde birer kutsamadır.
Farkına varın kainattaki sevginin nasıl da ayaklarınıza döküldüğünü. Kainatın size olan sevgisinin içinde yüzdüğünüzü. Aldığınız her nefeste evrensel sevgiyi alırsınız içinize. Verdiğiniz her nefeste evrensel sevgiyi verirsiniz dışarıya. Tıpkı hava gibi, sevgi de çoğunlukla sessiz ve görünmezdir ve lakin heryerdedir o. Her yerden geçer ve nüfuz eder. Sizin DNA’nızdan süzülür o sevdiklerim.
Herkesin, sizin DNA’nıza sahip olduğunu tasavvur edin. Bir ses gibi olduğunu tasavvur edin DNA’nın. Herkesin sesi vardır sevdiklerim lakin her ses de kendi tınısına sahiptir. Biribirinin tıpa tıp aynı olan iki ses yoktur lakin sestir her ses. Ve herkesin kalbi vardır. Herkesin sinesinde çarpan bir yüreği vardır. Herkes yürümektedir yeryüzünde ve herkes aynı açmaz içindedir ilerlerken Dünyada, sanki tek yer Dünyaymış gibi, sanki onun daha ilerisinde başka bir yer yokmuş gibi, sanki etrafı çitlerle çevrili bir çayırda hareketsiz kılınmışlar gibi. Manzara puslu olsa bile dağın ardına saklanmış bir vadi vardır hala; dağ sisle örtülmüş bile olsa ve ruhunuz da kendi benliğinden saklanmış bile olsa.
Ya görmekte olduğunuz her şey sevgiyse? Ya gördüğünüz bu şey Cennetin kollarını size uzatmakta olduğu, sizi havaya kaldırdığı, yükseklere çıkardığı ve sizi orada tutmakta olduğuysa? Ya farkına varsaydınız aslında Cennetten hiç ayrılmamış olduğunuzu ve onun tam da sizin Varlığınız olduğunu? Şayet bilseydiniz muazzam bir hazine taşıdığınızı; daha farklı yürümez miydiniz? Ya farkında olsaydınız, başka hiç bir yerde değil de zaten hep Benimle birlikte olduğunuzu?
Ya gerçekten bilseydiniz içinde olduğunuz bu şeyin sadece bir hayal olduğunu? Öyle ya da böyle paylaşılmaktadır hayaller ve buna rağmen bu hayali gören sizsinizdir yalnızca. Ve de neyin hayalini gören?
Şimdi kainatın sizi nasıl da salladığının hayalini kurun, pedalları Tabiat Ananın ayakları altında olan bir beşikteymişcesine.
Hali hazırda filmin tamamı olduğunu düşündüğünüz kısa bölümlerin hayalini kurmaktasınız. Dünya devasa görünüyor size. Ancak sizsiniz onu genişletip, büyüten. Sizi sarmalayan ten hiç birşeydir. Gökyüzüne yükselip yıldızlara ulaşmaktan, onları elma toplar gibi ya da Cennet kokan çiçekler gibi toplamaktan alıkoymaz sizi o. Çember çevirircesine yuvarlarsınız yıldızları. Yuvarlarsınız hızla onları. Uçuşan kıvılcımlar gibi savurursunuz onları. Sizinle yıldızlar arasında ne fark vardır? Ruhunuza iştirak eder yıldızlar. Bunun hayalini görün?
Tüm evreni kollarınızda tuttuğunuzu hayal edin. Evrene gebe olduğunuzu hayal edin. Doğum yaptığınızı hayal edin. Evrenin çiçeklerini ektiğinizi ve onları topladığınızı düşleyin. En uzaktaki yıldıza erişip onu beraberinizde eve getirdiğinizi hayal edin. Evrenin eviniz olduğunu hayal edin. Tüm bir kainat olduğunuzu hayal edin. Hayal edin bedeninizin düşten başka bir şey olmadığını, içinde yaşadığınız bir düş olduğunu onun. Büyüleyici bir süreçtir hayali bir bedene bürünmüş olmanız. Aşacaksınız onu. Ve hatta şimdi bile sınırlandırılmış değilsiniz ki onunla.
Çeviren: Engin Zeyno Vural