Please read the Guidelines that have been chosen to keep this forum soaring high!

HEAVEN #2648 ACEMI BIR MELEK

HEAVEN #2648 ACEMİ BİR MELEK 24 Şubat 2008

Nasıl da bir nimetsiniz Benim için. Sizin içinizde huzur buluyorum Ben. Her zaman huzur bulamayan bir İnsan Varlığıymış gibi konuşuyorum tabii ki burada. Ben muhakkak ki huzurun çok ötesinde olanım, çünkü tam bir saadet içindeyim, daimi ve tam bir mutluluk haliyim. Başka bir hali de tanımıyorum. Yapacak mukayeselerim yoktur Benim. Lakin şimdi senin tam karşında oturuyor, senin seviyenden konuşuyorum. Buradayım Ben, Yaradan, sanki Benden ayrıymışsın gibi diz dize oturuyorum seninle. Bu ayrılmışlık hissini göreli dünya vermektedir, lakin bu arada başbaşa yaptığımız, sadece ikimizin arasındaki bu sohbetin keyfini çıkaralım Biz.

“Aziz çocuğum” diyorum Ben. “Senin içinde çok büyük mutluluk duyuyorum. Zaten mutlulukla dolu olan kalbimi daha fazla mutlulukla dolduruyorsun. Karşımda oturuyor olman çok hoşuma gidiyor; Bir-e-bir olmamız ya da yanıbaşımda olman ya da Benim içimde olman, çok güzel geliyor Bana. Önemli nokta Benim için çok değerli, çok nadide olduğundur. "Ben ki lütfa ihtiyacı olmayanım, Benim için lütufsun sen, nimetsin.”

“Tanrım,” diyorsun, “Senin sözlerini duyarken onları hissediyorum ben. Yüreğimdeki sevginin canlandığını hissediyorum. Lakin söylediklerin, inanması zor, unutması kolay geliyor bana.”

Ben de diyorum ki sana, “ Bu böyle oluyor, çünkü dünya senin aklına zorla daha başka düşünceler sokuyor. Sana, gerçekten harikulade olmadığın fikri aşılanıyor. Sana, bazı vasıflardan mahrum olduğun, bunun için de daha değersiz ya da daha az bir şey olduğun fikri empoze ediliyor. Biliyorsun, Benim canım, dünya kendisi hakkında da iyi şeyler düşünmüyor. Hal böyleyken nasıl sevgi versin, takdir etsin veya layık olduğun şekilde seni yüceltsin ki? Oysa Ben, Kendi hakkımda gayet iyi düşünüyorum ve dolayısıyla seni kolaylıkla Kendi ışığımla görebiliyor, içinde olduğun gerçek tamlık halinde seni bağrıma basabiliyorum, Benim güzel çocuğum.”

“Diyorsun ki, “Fakat Tanrım, idrakın son derece zayıf olduğu, Senin beni gördüğün gibi görünmediğim ve göremediğim bu dünyaya bıraktın beni Sen.”

Diyorum ki, “Evet bir Dünyalı olarak burada Yeryüzündesin. Sana bir vazife verdim Ben. Senden, Kim olduğunu bulmanı istedim Ben. Dünya ormanında yaşarken, kendini o çalıların arasından, sarmaşıkların içinden çıkarıp Benim seni gördüğüm gibi görecektin varlığını. Sisin içinden bakıp da kendini, upuzun, heybetli bir ağaç gibi dimdik ayakta duruken görme şansına sahip olduğun anlamına gelmektedir bu. Sana, sevgi olduğunu tekrar ve tekrar söyleyebilirim elbette, fakat bunu kendin keşfetmek zorundasın. Çalıların arasından, görmeye başlayacaksın.”

“Sana sevgi olduğunu söylüyorum Ben ve sen de sevgi dolu olmaktan ziyade kalpsiz olduğunu düşünebilirsin. Bu, yolunu nasıl da şaşırmış olduğunun işaretidir. Dışarıda bulmak için bunca gayret sarfettiğin sevgi, zaten senin içinde taşıdığın, dopdolu olduğun, husule geldiğin, bedenlenmiş halini teşkil ettiğin sevgidir.”

“Sevginin gözleriyle gördüğünde, Benim gördüğüm gibi görürsün. Vücut bulduğun o parlak ışığı görürsün. Et ve kemikten daha fazlasını görürsün. İyi niyetten daha fazlasını görürsün. Yüreğin hafileşiverir ve ışıkla dolar, böylelikle olduğun, Benim olduğum, Bizim olduğumuz Enginliği görürsün. Zaten hep sahip olduğun, sevginin gözleriyle görmeye başlarsın. Sanki daha önce koyu renk güneş gözlükleri takıyormuşsun da onları çıkarmışsın gibidir.”

“Sanki bir dakika önce dilenci klığındaymışsın da sonra aniden prensin ipekli kıyafetlerine bürünmüşsün gibidir. Geçmişte gördüklerini kafana hiç takma. Şimdiyi gör.”

Şimdi canım, elini alıp dudaklarıma götürüyorum ve elimi kalbinin üzerine koyuyorum; artık Tanrı’nın Çocuğu gibi, Ona yaraşır şekilde gelişip büyüyebilirsin sen. Ve böyle yaparsın, yavru kuşlara benzeyen Benim acemi meleğim. Ve kendi kalbinin üzerinde uçarsın artık. Ve dünyayı çepeçevre kuşatıp nimetler ve kutsamalar yığarsın üzerine şimdi. Ve kutsanırsın.

Çeviren: Engin Zeyno Vural :wub: