Please read the Guidelines that have been chosen to keep this forum soaring high!

HEAVEN #2646 SABIR

HEAVEN #2646 SABIR 22 Şubat 2008

Bir alışkanlık görüyorum. İstediğiniz şeyin hemen, istediğiniz anda olmasını istediğinizi görüyorum. Ve dünya sizin bu talebinize anında yanıt vermediğinde surat asarak kalkıp gittiğinizi görüyorum. Ağlarcasına dudaklarınızdan dökülen kelime “ŞİMDİ”dir.

Çok özür dilerim, aziz canlarım, fakat bir şeyin, neden hemen şimdi olması gerekmektedir acaba?

Şimdinin üzerindeki baskı, sabırsızlığı ifade etmektedir. Sevgili canlarım, sabırsızlık sizi masallardaki, o sürekli dır dır eden, talepkar, hain cadılara döndürür.

Birincisi, zaman mevcut değildir. Sizin şimdi dediğiniz şey, sadece fantazinizdir bu durumda. Ebediyet konusunda nasıl sabırsızlık duyabilirsiniz ki?

İkincisi, siz kim oluyorsunuz da sizinkine bakmayıp kendi saatine göre hareket ettiği veya aslında hiçbir saate göre hareket etmediği için kainata köpürüp ayaklarınızı yerlere vuruyorsunuz.

Siz kim oluyorsunuz da birine veya bir şeye karşı ayaklarınızı yerlere vuruyorsunuz?

Sabrın ne olduğunu ŞİMDİ öğrenmek zorunda olan dünyaya, sabrı öğretecek olansınız siz. Kim olduğunuzun yanıtı budur!

Sabır mutluluktan başka bir şey değildir. Eğer mutluluk içinde olmak istiyorsanız ki bunu istediğinizi biliyorum, mutluluğa sabrın refakat ettiğini bilmeniz gerekir. Sabırsızlık, dediğim dedik, huysuz bir cadı gibidir ve mutluluk onda yoktur.

Bugün, sabırsızlığın çıkış yaptığı gün olsun. Selamını verip hayat sahnesinden ayrılsın o. Sabırsızlık, hain hain bıyıklarını buran, piyesin kötü adamıydı. Kira yerine sizin mutluluğunuzu alan bu hain evsahibini yuhalayın. Kendi telaşı içinde, sizden mutluluğunuzu almaktadır o ve siz de diz çöküp önünde eğilirsiniz. Bundan böyle sabırsızlığın önünde eğilmeyeceksiniz. Sabırsızlığın egemenliği sona ermiştir. Tahttan indirilmiştir o.

Sabır, dikkat çeken, göze batan bir şey değildir. Farkedilmez bile o. Sabır, sadece çok sabırlıdır aslında. Aslında sabırlı bile değildir o, çünkü hızlı gitmesi için mahmuzlanacak bir at görmez etrafta. Sabır hiç telaş yapmaz, üzerine dikkat çekmez. Kayarak danseden, tüller içindeki bir dansçı gibi dönerek ilerler Dünyanın etrafında. Sabır, gösteriş yapan, ayağını yere vura vura dans eden karşıt anlamlısıyla tam bir tezat içindedir gerçekten.

Ayaklarını bile tıpırdatmadan, sabırla oturup sırasını bekleyen sabra kocaman bir alkış. Tabii ki tırnaklarını da yemez o. Kendi halindeki sabır, masmavi gökyüzünün ve akıp giden bulutların resmedildiği asude bir tablo gibidir aslında. Bravo sabra. Sabrı, takımı için tam şu anda zafer kazanmış bir atletin tavrıyla taşıyın omuzlarınızda. Sabır, her zaman mutlak surette kazanır. Sabra denk hiçbir şey yoktur.

Eğer sabırsızsanız şunu bilin ki, sabrın dahilinde cesur bir hizmetkarınız vardır. Sabır sizi yıpratmaz, hırpalamaz. Sabır, tıpkı ekmek kadayıfının üzerine koyduğunuz kıvamlı bir kaymak dilimi gibidir. Bu kaymak öyle yumuşak bir yapıdadır ki eriyerek akıverir midenize.

Artık bir seçeneğiniz yoktur aziz çocuklarım. Tercihiniz de yatırımınız da sabır olmak zorundadır. Hayat zaten o kadar sürratli akmaktadır ki sabırsızlığa suç ortağı olmanın hiç gereği yoktur. Öyleyse sabırsızlığı bırakın, sabırdan yana bakın. Oyuna gelmeyin. Sabır altın değerindedir. Sabırsızlık ise astığı astık, kestiği kestik talepkar bir despot gibidir, fakat istediğini alamamaktadır o. Karşınıza çıkıp size sıkıntı verir. Şık giysiler içinde olabilir o. İç yüzünde ise, sabırsızlık, tıpkı korku gibidir; bağırıp çağırıp tehditler savuran ve bir faydası olmayan bir kabadayı gibidir o.

Sabırlı olmak konusunda sabırsız mısınız artık?

Başlamak için her türlü imkanınız vardır. Sağınızda solunuzda, sabrınızı gerektiren pek çok şey olmaktadır. Muhtemelen tanıdığınız herkes size sabrı öğretecek ve tıpkı sizin gibi, onlar da sabrınız için size müteşekkir olacaktır.

Eğer sabır treninden inmekte olduğunuzu farkederseniz, kendinize sadece şunu sorun: “Ben kimim ki sabırsızlık gösteriyorum? Hangi ilahi hakka ya da imtiyaza dayanarak ortalığı velveleye veriyor, mesele çıkarıyorum?”

Çeviren: Engin Zeyno Vural