Please read the Guidelines that have been chosen to keep this forum soaring high!

CENNET#2516 Mutlu Yürekler

CENNET#2516 Mutlu Yürekler 15 Ekim 2007

Kendinizi mutlu hissetmediğiniz zaman kendinizi aldatıyorsunuzdur. Her ne olursa olsun, nasıl hissediyor olursanız olun sizin gerçeğiniz mutluluktur. Sizin içinizde, herşeye gülerek bakabilen ve gördüğü yerde budalalığı ayırt eden öylesi bir mutluluk seviyesi vardır. Artık hile yapmayın. Dünyanın ve dünya hadiselerinin içinizdeki mutluluğa üstün geldiğine inanmayın. Bırakın baskın olan mutluluk olsun.

Siz gözyaşları içindeyken bile, bu gözyaşlarını gören fakat onlara büyük bir paye vermeyen bir parçanız vardır. Seyreden, gözlemleyen ve sizin dar idrakınızdan çok daha ötesini algılayan, daha derinden anlayan bir parçanız vardır. Sahnedeki bir oyuncu olduğunuzu idrak eden bir uzantınız vardır. Repliklerinizi nasıl da güzel öğrenmişsinizdir. Gerekli duygulanımları nasıl da iyi kavramışsınızdır. Tüm bunları çok da çabuk kapmış, tüm hayatınız boyunca belirli repliklerin gerektirdiği durumlara yanıt vermişsinizdir. “Şimdi üzgün olman gerekiyor. Şimdi kaygılı olman gerekiyor. Şimdi korkuyorsun. Şimdi kızgın olman lazım. Şimdi kendini kayıp hissetmen gerekiyor; ayrıca terkedilmiş ve mahrumiyet içinde olman lazım.” Tüm bunların hepsi size iyi öğretilmiştir ve siz de her şeyi çok iyi öğrenmişsinizdir, sebep budur.

Ya size farklı replikler öğretilmiş olsaydı? Sıkı durmanız gerekmediği, zaten buna lüzum da olmadığı öğretilmiş olsaydı. Hadiselere omuz silkmeniz ve onları hayatınızın odağı haline getirmemeniz öğretilmiş olsaydı şayet? Elinizi sürekli kalbinizin üstüne koymaksızın da kalbinizin attığını bilirsiniz. Farkında olmamanıza rağmen mutluluğun da içinizde akan bir ırmak olduğunu, esas kaynağınız olduğunu ya bilseydiniz şayet? Elinizi kalbinizin üzerine koyup orada çarpan mutluluğu hissedebilseydiniz eğer?

Izdıraba müşteri olmayın artık. Size telkin edilen bir şeydi o. Gülmenin sadık müşterisi olun. Hayat eğlencelidir aslında, öyle değil mi? Önemli gördüğünüz şeyler aslında o kadar da önemli değildir belki. Aziz çocuklarım, iki yaşam birden sürüyorsunuz, belki de üç. Dışa dönük bir yaşam sürüyorsunuz. İnandığınız içsel bir yaşamı sürüyorsunuz. Ve yaşadığınız gizli bir üçüncü hayat daha var. Artık onun gizli saklı olması gerekmiyor. Bu üçüncü şık dahilinde bulunan, dışarı çıkmak ve insanlara görünmek isteyen o neşeli hali içinizden çıkarın. Neşe, (sanki mutsuzluk daha kıymetli bir şeymiş gibi) geride tutulmaktan, saklanmaktan, red edilmekten bıkmıştır, usanmıştır.

Ya şimdiye kadar ayakkabıları ters giymişseniz? Artık, mutluluğun görünürde olmasını tercih etseniz, ızdırabın kendi kendisini bitirmesine izin verseniz? Artık ızdırabı buyur etmeseniz, ona başınızın üstünde yer vermeseniz, kalbinize yakın tutmasanız da toz bezinin dokunduğu yerdeki tozlar gibi dağılıp gitse o?

Aziz çocuklarım, sadece ızdırap çekmenize yol açtığı halde ızdıraba neden böylesine tutunuyorsunuz? Mutluluğa bir inanabilseniz; onun daimi ve ebedi olduğuna, ızdırabı ortadan kaldırdığına, sadece bu yönde karar vererek ızdırabın yerine mutluluğu koyabileceğinize bir inanabilseniz. Kayıp olarak algıladığınız durumlarda bile mutluluğa sahip olabilirsiniz. Mevcut durumda kayıp olarak nitelediğiniz şeyden mutlu olmanın şansını yakalamışsınızdır.

Ya şayet kayıp hissini algılamasaydınız hiç? Ondan vazgeçmiş olsaydınız? Kayıp mevhumunun varlığına, yüreğin bir şeyleri yitirmesinin mümkün olabilirliğine ya hiç onay vermeseydiniz eğer?

Izdırap zihnin bir yanılgısı değil midir? Izdırap bir hatadır. Herzaman hatadır o. Izdıraba gereksinim olduğuna inanmıştınız. Hayatınızda önemli bir yer tutmuştu o. Mutsuzluğun tüm sebeplerinin kaydını tutmuş; lakin mutluluğun tek bir sebebine dahi tepeden bakmıştınız. Hayattaki hadiselere daha az "tutku" duyun. Kendisine dayatılan repliklere istinaden rolünü oynayan bir aktör olmayın artık.

Çeviren: Engin Zeyno Vural :wub: